Travestilerle Bir Gün: Şişli’den Kadıköy’e İstanbul’un En Renkli Rotaları

İstanbul sabahları, bir yandan boğazın serinliğini yüzüne çarparken, diğer yandan gökyüzünün griyle mavi arasında gidip gelen hâliyle seni karşılar. Ama bazı günler, bu şehir farklı renklerle uyanır. Hele bir de gününü İstanbul’un en özgür, en cesur insanlarıyla geçiriyorsan… Mesela bir travestiyle birlikteysen. İşte o zaman İstanbul, sana bambaşka bir yüzünü gösterir.

Sabah: Şişli’nin Kalbinde Bir Kahveyle Başlayan Hikâye
Sabah saatlerinde Şişli’nin iç sokaklarında, alışılmış kalabalığın dışında, daha sessiz ama gözlemle dolu bir atmosfer vardır. Halide’yle orada tanıştım. O, Şişli’nin sadece podyumlara değil, sokaklarına da güzellik katanlardan biri. Kahvemizi alıp Kuştepe’ye doğru yürürken, anlattığı hikâyelerde sadece makyaj yoktu; hayatta kalmanın, gülümsemenin ve var olmanın inadı vardı.

Şişli’de yürümek, bazen kalabalığın içinde görünmemeye çalışmak, bazen inadına görünür olmaktı. Her adımda “buradayım” demekti. Halide, giydiği yüksek topuklara değil, gülüşüne yaslanarak anlatıyordu bunu. Gözlerinde kırgınlık kadar gurur da vardı. Şişli, onun için sadece bir semt değil; bir sahneydi.

Öğle: Mecidiyeköy’den Metroya, Kadıköy’e Uzanan Rota
İstanbul’da metro, belki de en çok travestilere tanıklık eder. İnsanların bakışları, fısıldaşmaları, bazen gülümsemeleri ya da gergin sessizlikleri… Halide ve ben, istasyona indik. Birkaç meraklı bakış, birkaç alaycı ifade… Ama Halide’nin omuzları dimdikti. “Onlar ne düşünürse düşünsün, ben kendimi biliyorum” dedi. İşte o an, İstanbul’un bütün karmaşası bir anda anlam kazandı.

Akşamüstü: Kadıköy Rıhtımı ve Asi Bir Özgürlük
Kadıköy başka bir dünya. Daha çok renk, daha çok özgürlük, daha çok “bırak kendini” hali… Moda Sahili’nde yürürken, Halide sadece Halide’ydi. Ne yargı vardı ne de gerilim. Herkes kendi dünyasında, ama bir şekilde birlikteydik.

Bir vintage dükkânına girdik. Eski bir çanta, biraz ruj, biraz parıltı. Halide’nin gözleri ışıldıyordu. “Kadıköy beni daha az yorar” dedi. Belki de bu yüzden birçok travesti birey buraya çekiliyor. Bu semtin havasında, insanı içine alan bir hoşgörü var. Biraz bohem, biraz anarşik ama kesinlikle samimi.

Gece: Bahariye'de Kahkahalar ve Müzik
Gecenin ilerleyen saatlerinde Bahariye sokakları cıvıl cıvıldı. Küçük bir barda sahneye çıkan travesti sanatçı, adeta bütün salonu büyüledi. Halide alkışlarken, gözlerinde biriken yaşları gördüm. Hem arkadaşının performansına hem de o kabulleniş anına duyduğu minnettarlıktı bu. Çünkü İstanbul’da, hâlâ görünür olabilmek bir mücadeleydi. Ama bu gece, sadece dans vardı, kahkaha vardı, hayat vardı.

İstanbul’un Gerçek Renkleri

Travestilerle bir gün geçirmek demek, İstanbul’a farklı bir gözle bakmak demek. Görmediğini fark etmek, yargılamadan dinlemek, hikâyelere ortak olmak demek. Şişli’nin kalabalığında, Kadıköy’ün özgürlüğünde; bu şehir, onları hâlâ tam olarak anlamasa da, onların varlığıyla daha güzel.

Çünkü İstanbul’un en gerçek renkleri, sadece gökkuşağında değil; Halide’nin gülümsemesinde, bir sokak lambasının altında yapılan makyajda, ya da bir barda yankılanan bir şarkıda saklı…

İstanbul sadece bir şehir değil; her sokağında başka bir hikâye fısıldayan, geceyle birlikte başka bir kimliğe bürünen yaşayan bir organizma. Ama bu şehirde birilerinin hikâyeleri çoğu zaman duyulmuyor. Göz ardı ediliyor, yok sayılıyor.

Bugün biz, İstanbul’un kalbinde yaşayan; hem direnen hem de gülümseyen travesti bireylerle beraberdik. Şişli’den Kadıköy’e uzanan bir yolculukta dört farklı kişiyle sohbet ettik. Hepsi kendi hikâyesini anlattı, İstanbul’un onlar için ne anlam ifade ettiğini paylaştı.

1. Derya (Şişli – Kuştepe): “Ben görünmeden yaşamak istemiyorum.”
“Sabah kalktığımda ilk işim aynaya bakmak değil, kahve koymaktır. Çünkü bu şehirde uyanmak bile başlı başına bir savaştır,” diyor Derya. Şişli’nin eski apartmanlarından birinde yaşıyor. Gündüzleri görünmemeyi tercih ettiğini ama geceleri sahne gibi yaşadığını söylüyor.

“Sokakta yürürken bazen kornalar, bazen sessizlik… İkisi de rahatsız edici. Ama yine de çıkıyorum. Çünkü ben görünmeden yaşamak istemiyorum. Bu şehir beni ezemez.”

Şişli onun için hem bir sığınak hem de bir sahne. Kuştepe pazarında dolaşırken bile gözler hep onun üzerinde. Ama Derya alışmış. “Yargılayan gözler mi? Onlara bir kahkaha yeter,” diyor.

2. Buse (Mecidiyeköy): “Metroyla değil, bakışlarla yol alıyoruz.”
Buse ile Mecidiyeköy metro çıkışında buluştuk. O gün simli bir göz farı sürmüş, saçları mor uçlu. “Bugün kendimi mor hissediyorum,” diyor. Metroya binerken insanların gözlerini kaçırmalarını, bazılarının ise bilerek rahatsız etmeye çalıştığını anlatıyor.

“En zor yer metro. Ne kaçabiliyorsun, ne görünmez olabiliyorsun. Herkes senin varlığını hatırlamak zorunda kalıyor. Ve çoğu kişi bundan hoşlanmıyor.”

Ama Buse, bunu bir avantaja çeviriyor. “Ben görünerek varım. Kendimi ifade ettikçe, etrafımdakiler değişiyor. Her bir cümlem, bazılarının sessizliğini bozuyor,” diyor. Ve ekliyor: “Metroyla değil, bakışlarla yol alıyoruz.”

3. Melis (Kadıköy – Moda): “Burada biraz daha az acıtıyorlar.”
Kadıköy’e geçtiğimizde atmosfer tamamen değişiyor. Moda Sahili’nde Melis’le buluştuk. Elinde bir kitap, ayakları çıplak, deniz kenarında oturmuş. Kadıköy’de daha az yargılandığını, daha çok nefes alabildiğini söylüyor.

“Burası İstanbul’un bohem yüzü belki. Herkes kendiyle meşgul. Beni gören ‘aa travesti’ diye değil, ‘aa ne güzel ruj sürmüş’ diye bakıyor.”

Melis’e göre Kadıköy, travestiler için hâlâ İstanbul’daki en güvenli alanlardan biri. “Burada biraz daha az acıtıyorlar. Burada gülümsemek daha kolay,” diyor.

4. Esra (Kadife Sokak – Bar Sahnesi): “Ben şarkı söylediğimde kimse cinsiyet sormuyor.”
Gecenin ilerleyen saatlerinde Kadıköy Kadife Sokak’a geçiyoruz. Bir barın sahnesinde Esra var. Sesi yankı yapıyor, herkes susmuş onu dinliyor. Şarkıdan sonra kuliste buluştuk. Terli ama mutlu.

“Ben şarkı söylediğimde kimse ‘kadın mı, erkek mi?’ diye sormuyor. O anda ben sadece bir sesim. İşte bu yüzden sahne benim kurtuluş alanım.”

Esra için Kadıköy, hayatla arasındaki barış yerlerinden biri. “Şişli’de dayandım, burada nefes aldım,” diye özetliyor hikâyesini.

Bu Şehir Onların da Şehri

Şişli, Kadıköy, İstanbul… Hepsi bir bütün. Ama bu bütünlüğün içinde sesini duyuramayanlar var. Bugün onları dinledik. Derya, Buse, Melis ve Esra… Her biri kendi kimliğiyle değil, cesaretiyle örnek.

Ve biz biliyoruz ki İstanbul’un en gerçek renkleri, sadece gökkuşağında değil; bu insanların gülüşlerinde, yürüyüşlerinde, cümlelerinde saklı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir