Şişli Travesti Flört Hikayeleri Yasak Oyunlar Başlıyor

Şişli… Işıkları hiç sönmeyen sokakları, kalabalığı, telaşı ve elbette içinde barındırdığı gizli hikayeleriyle İstanbul’un en canlı köşelerinden biri. Bazen bir gece yürüyüşünde, bazen bir kafede kahve içerken o bakışlar buluşur. İşte o an başlar yasak oyunlar. Kim bilir, belki de herkesin içinde yaşanan ama kimsenin yüksek sesle anlatamadığı hikayelerden biridir bu.

Şişli’de travesti bireylerin flört hikayeleri, dışarıdan bakınca sıradan gibi görünebilir ama içinde bir cesaret, bir özgürlük haykırışı taşır. Bir bakış, belki bir tebessüm… Ardından gelen birkaç kelime, sonra sessizlik. Ama kalpler hızla atar. Yasak mı? Belki. Heyecanlı mı? Kesinlikle.

Barların loş ışıkları, sokak lambalarının titrek parıltısı ve kalabalığın içinde kaybolan iki yabancının sıcaklığı… Şişli’de flört etmek bazen bir oyundur; kuralsız, cesur ve bir o kadar gerçek. Çünkü bu sokaklarda atılan her adım, yaşanan her an aslında insanın kendine attığı bir meydan okumadır.

Bir kahkaha duyarsın gecenin bir yarısı, kim bilir hangi yasak oyunun başlangıcıdır o ses. Belki bir el bir ele değer, belki bir omuz bir omuza… Ama o an, tüm dünya sadece sizden ibarettir. İşte Şişli’nin travesti flört hikayeleri tam da böyle başlar; bir bakış, bir gülümseme ve hiç bitmesini istemediğin o yasak oyun…

Yasak Oyunlar Başlıyor: Şişli’nin Bir Gecesinden

O gece Şişli’nin sokakları her zamankinden kalabalıktı. Hava yazdan kalma bir serinlikle doluydu ama bir yandan da insanın içine işleyen bir sıcaklık vardı. Elif, yüksek topuklarının sesiyle kaldırımlarda yürürken, gözleri ışıltılı tabelalara, insan kalabalığının içinde kaybolan yüzlere takılıyordu. O sokakları o kadar ezbere biliyordu ki, nereye adım atsa içinden bir hikaye çıkacak gibiydi.
Bir barın önünde durdu. Camdan sızan mor ışık, yüzünü hafifçe aydınlattı. İçeri bakarken göz göze geldi onunla. Uzun boylu, siyah deri ceketli biri… Adını bilmediği, bilmeye de gerek duymadığı biri. Ama o bakış, işte o bakış her şeyi başlatmaya yetmişti.

İlk adımı o attı. İki yabancı, ama sanki birbirini yıllardır tanıyor gibi. İçeri girdiler, gürültülü müzik bir anda aralarındaki sessizliği bastırdı. Barın köşesine oturup birer içki söylediler. Ne isimlerini sordular ne geçmişlerini anlattılar. Çünkü o gece geçmişin, geleceğin bir önemi yoktu. Sadece o an, o yasak oyun vardı.

Elif’in parmakları sigara paketini yokladı ama sonra vazgeçti. Göz göze geldiler, bir gülümseme yetti… Sözlere gerek yoktu. Barın içindeki kalabalık, kahkahalar, müzik… Hepsi arka planda eriyip gitti.

Sonra bir ara sokakta yürüdüler. Elif’in kalbi öyle hızlı atıyordu ki, kendi sesini bastıracak sandı. Sokak lambasının ışığında birbirlerinin yüzünü daha net gördüler. Belki de gecenin karanlığı, o bakışları daha derin gösteriyordu.

Bir duvar dibinde durdular. Eller buluştu, sessizce. İlk dokunuş, yasak gibi ama bir o kadar da doğru hissettiren bir şeydi. Zaman durdu sanki.

Sabah olacak diye korktular belki de. Çünkü sabah, bu oyunun biteceği zamandı.

Ve gece, Şişli sokaklarında sessizce sırlarını saklamaya devam etti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir