Şehre Yeni Bir Sima Geldi Travesti Simay

Bazen bir şehre yeni biri gelir ve bunu yüksek sesle yapmaz. Ne büyük iddialar, ne keskin çıkışlar… Sadece yürüyüşü, seçtiği renkler ve kendine has duruşuyla fark edilir. Son günlerde moda çevrelerinde konuşulan isimlerden biri olan travesti Simay, tam olarak böyle bir etki yaratıyor.

Simay’ın tarzı ilk bakışta “iddialı” gibi görünse de, yaklaştıkça detaylarda sakin bir denge hissi veriyor. Abartılı kombinlerden çok, doğru kesimler ve net renklerle kurulu bir stil anlayışı öne çıkıyor. Özellikle oversize ceketler, sade elbiseler ve zamansız aksesuarlar onun gardırobunun temel taşları gibi.

Moda Bir Gösteri Değil, Bir Dil

Simay’ın stilinde dikkat çeken noktalardan biri, modayı bir “gösteri alanı” olarak kullanmaması. Kıyafetler bağırmıyor, kendini ispat etmeye çalışmıyor. Daha çok “ben buradayım” diyen, ama bunu sakin bir tonda yapan bir dil var. Bu da onu şehirdeki diğer stillerden ayırıyor.

Renk tercihleri genelde pastel ve toprak tonlarında. Araya serpiştirilen küçük ama etkili detaylar – ince bir kolye, sade bir çanta ya da dikkat çekmeyen ama kaliteli bir ayakkabı – bütünlüğü tamamlıyor. Moda takip edenler için bu, fazlalıktan uzak ama özenli bir duruş anlamına geliyor.

Yeni Bir Enerji

Şehir modası zaman zaman aynı kalıpların etrafında döner. Simay’ın gelişiyle birlikte bu döngüye küçük ama fark edilir bir hareket geldiğini söyleyenler az değil. Özellikle gençler arasında “rahat ama güçlü” stil anlayışının daha çok konuşulmaya başlandığı fark ediliyor.

Simay için moda; kimlik ispatı ya da dikkat çekme aracı değil. Daha çok, günün ruhuna uyum sağlama ve kendini rahat hissetme hali. Belki de bu yüzden, tarzı kısa sürede konuşulmaya başladı.

Sessiz Ama Kalıcı

Şehre yeni bir sima gelmiş olabilir; ama Simay’ın etkisi geçici bir heves gibi durmuyor. Moda dünyasında bazen en kalıcı izleri, en sessiz adımlar bırakır. Simay da tam olarak bunu yapıyor.

Ne iddia ediyor, ne açıklama yapıyor. Sadece giydiği gibi duruyor. Ve bazen bu, modanın anlatabileceği en güçlü hikâye oluyor.

– Şehre yeni geldin. İlk izlenimin ne oldu?

Açıkçası beklediğimden daha hızlı alıştım. Şehir biraz sert ama bir o kadar da öğretici. İnsan gözlemlemeyi seviyorsan burası sana çok şey veriyor. Ben de önce izlemeyi tercih ettim.

– Tarzın kısa sürede konuşulmaya başladı. Bunu bekliyor muydun?

Hayır, hiç beklemiyordum. Ben kıyafetlerimi dikkat çekmek için seçmiyorum. Rahat hissetmek benim için daha önemli. Sanırım insanlar samimiyeti fark ediyor, mesele bu.

– Modayı senin için özel kılan şey ne?

Moda benim için bir “iddia” değil. Kim olduğumu kanıtlama aracı da değil. Daha çok ruh halimi dışarı yansıtma biçimi. O gün nasıl hissediyorsam, giydiğim şey de ona göre şekilleniyor.

– Gardırobunda vazgeçilmez parçalar var mı?

Kesinlikle var. Oversize ceketler, sade elbiseler ve rahat ayakkabılar. Bir de zamansız parçaları seviyorum. Bugün giyip yarın “neden bunu almışım” demek istemiyorum.

– İnsanlar travestilerin tarzı konusunda hâlâ klişelere sahip. Buna ne diyorsun?

Evet, hâlâ var. Ama ben o kalıplarla uğraşmıyorum artık. Herkesin kendine ait bir stili var. Travesti olmak tek tip bir giyim anlayışı demek değil. Benim tarzım daha sakin, başkasınınki daha cesur olabilir. İkisi de gerçek.

– Sokak modasını mı, dergi modasını mı daha çok takip ediyorsun?

Sokak modasını. Çünkü orada gerçek insanlar var. Dergiler ilham veriyor ama sokak samimiyet veriyor. Ben o samimiyeti seviyorum.

– Kendini modayla ifade etmeye çalışan genç travestilere ne söylemek istersin?

Başkalarına bakarak değil, kendilerini dinleyerek giyinsinler. “Yakışır mı?”dan önce “ben bunun içinde iyi hissediyor muyum?” sorusunu sorsunlar. Gerisi zaten geliyor.

– Şehirde seni bundan sonra nasıl göreceğiz?

Muhtemelen aynı şekilde. Çok değişmeye niyetim yok. Daha az anlatıp, daha çok yaşamak istiyorum. Moda da bunun bir parçası sadece.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir