Moda’da Bir Kahve, Bahariye’de Bir Bakış Kadıköy Travestileri

Kadıköy, İstanbul’un başka bir yüzü gibidir. Ne tamamen asi, ne tamamen sakin. Kimi zaman bir şiir gibi akar Moda sahilinden, kimi zaman da kalabalığın içinde kaybolmuş bir çığlığa dönüşür Bahariye’de. Ama her şeyin ortasında, her gün binlerce insanın içinden geçip gittiği o sokaklarda görünmez kalan bir gerçek vardır:

Kadıköy travestileri.

Sokakta Herkes Var Ama Bazıları Daha Az Görünür
Bir sabah Moda’da otururken kahvemi yudumlarken gördüm onu. Pembe ojeleri dikkat çekiyordu ama gözleri yorgundu. Yan masada oturan kadın fısıldadı: “Bakma bakma, bellidir zaten…”
Sustum. Çünkü bir bakış, bir fısıltı, bir kaçış… Onları her gün biraz daha silikleştiriyor.
Ama hâlâ oradalar. Bahariye Caddesi’nden geçiyorlar. Rıhtım’da bir sigara yakıyorlar. Moda’da bir banka oturup iç geçiriyorlar.

Ve evet… hissediyorlar. Gözlerinizi, yargınızı, suskunluğunuzu.

Bir Kahveyle Başlayan Hikâye
Kendisine Gökçe diyen biriyle tanıştım geçen hafta. “Beni ‘travesti’ diye tanımlaman sorun değil,” dedi. “Ama bunu söylerken gözünü kaçırma yeter.”
Gökçe 32 yaşında. Kadıköy’de doğmamış ama buraya sığınmış. Çünkü burası, birçoklarına göre İstanbul’un en “hoşgörülü” semti. Ama onun sözüyle:

“Hoşgörü bile yukarıdan bakar bazen. Biz hoşgörü istemiyoruz, sadece saygı.”

Gökçe, her sabah kahvesini Moda’da içmeye çalışıyor. Bazı günler garson gülümseyerek getiriyor kahveyi. Bazı günler ise masaya bile oturmasına izin verilmiyor.

Bahariye’de Bir Bakış: Neyi Görüyoruz, Neyi Görmüyoruz?
Bahariye Caddesi, tiyatroları, kitapçıları, yürüyen kalabalığıyla her zaman canlıdır. Ama aynı zamanda görmezden gelmenin de yürüdüğü bir caddedir. Gökçe’ye göre insanlar seni sadece iki hâlde fark ediyor: ya alışveriş yaparken ya da gece vakti sokaktaysan.

“Gece beni ‘travesti’ diye görenler, sabah beni fark etmiyor bile. Ama ben hep aynı kişiyim.”

Ve bu şehirde bazen bir bakış yeter yıkmaya. Bazen de onarmaya.

Bir Söz, Bir Göz, Bir Saygı
Bu yazının ne amacı var dersen… Ne haklı çıkarmak ne savunmak. Sadece hatırlatmak.
Kadıköy’de, Moda’da, Bahariye’de yürürken, bir çift gözle karşılaşırsan kaçırma.
Korkma.
Düşünme bile “travesti mi?” diye.
Sadece bak.
Ve içinizden şunu söyleyin:
“Sen de bu şehirdensin. Sen de varsın.”

Kadıköy belki de hâlâ İstanbul’un “en renkli” yüzü. Ama renkleri sadece gökkuşağından ibaret değil. Kimi zaman kırgın bir bakışta, kimi zaman çatlaktan sızan bir gülümsemede gizli.

Ve eğer bir gün Moda’da kahveni yudumlarken, bir çift yorgun ama cesur gözle karşılaşırsan…
Belki de yazının başlığı gibi fısıldarsın kendi kendine:

“Moda’da bir kahve… Bahariye’de bir bakış… Ve bir insan daha fark edildi.”

1. Gökçe – “Göz Teması Yetiyor”
Gökçe sabah kahvesini Moda’da içmeden güne başlamıyor. Garson bazı günler ismini söylemeden kahvesini getiriyor, bazı günler ise boş masaları bile yokmuş gibi davranıyor. Ama o hâlâ gidiyor.

“Alıştım artık. İnsan bazen sadece bir çift gözle onaylanmak istiyor. Şu hayatımda bir kişi bile gözümün içine bakıp ‘iyi ki varsın’ dese yeter. Kıyafetimi değil, yüreğimi fark etsinler istiyorum.”

Gökçe, Moda sokaklarında yürürken müziğini kulağına takıyor, ama sesini kısmıyor. Çünkü ona göre bu şehirde birileri hep bir şeyleri bastırmak istiyor. O ise özgürlüğü kısık sesle değil, tam sesle yaşıyor.

2. Melis – “Rıhtımda Üşüyen Umutlar”
Melis 22 yaşında. Ailesi onu 18’inde evden kovmuş. Şu an Kadıköy rıhtımında yaşayıp gündelik işlerle geçinmeye çalışıyor. Bazen bir kitapçıda temizlik yapıyor, bazen bir gece kulübünde tuvalet görevlisi oluyor. Ama en çok rıhtımda oturup martılara bakarken mutlu hissediyor kendini.

“Rıhtımda insanlar geçiyor önümden. Kimisi beni görüyor, kimisi başını çeviriyor. En çok ne acıtıyor biliyor musun? Soğuk değil. Açlık da değil. İnsanların gözünde değerli bir şey olmadığını bilmek. Ama ben yine de bekliyorum. Belki biri gelip ‘adın ne?’ diye sorar bir gün.”

Melis’in en büyük hayali bir gün kendi makyaj stüdyosunu açmak. “Kadıköy’de herkesin hikâyesi farklıdır,” diyor. “Ama benim hikâyemi sadece ben yazacağım.”

3. Peri – “Barın Işığında Parlayan Gerçekler”
Peri 38 yaşında. Gençliğinde Ankara’da konservatuvara gitmiş ama sahneye çıkma hayali aile baskısıyla yarım kalmış. Şimdi Kadıköy’de bir barda sahne alıyor. Drag queen değil, travesti olduğunu açıkça söylüyor.

“Sahnedeyken herkes beni alkışlıyor. Ama sahneden indiğimde taksiye binmem bile dert oluyor. Çünkü bir travesti taksiye binince ya dışlanır, ya dolandırılır, ya da korkutulur. Bu ülkede sahnede bile dikkatli gülmek zorundasın.”

Peri, Kadıköy’de kendini en çok müzikle ifade ettiğini söylüyor. “Her şarkıda kendimden bir parça bırakıyorum seyirciye. Ama çıkarken hep tek başıma yürüyorum eve.”

Ve Kadıköy…
Kadıköy, üç ayrı travestiyi taşıyor gecelerine. Birini Moda’da kahve içerken, birini rıhtımda martılara bakarken, diğerini sahnede alkışlar altında görebilirsin.

Ama asıl soru şu:

Görüyor musun? Gerçekten bakıyor musun?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir