Kadıköy’de Gece, Travestilerle Renkleniyor mu?
Kadıköy… İstanbul’un kalbi gibi atar. Sabah başka, akşam bambaşka olur. Moda Çay Bahçesi’nde gün batımını izleyenler, Bahariye’de sokak müzisyenine kulak verenler, barlar sokağında sabaha kadar ayakta kalanlar… Hepsi bu semtin birer parçası. Ama tüm bu renkli hayatın içinde bazen pek konuşulmayan, ama görenin de gözünden kolay kolay çıkmayan bir detay var: Kadıköy travestileri.
Bir akşam, Moda sahilinden yukarı yürüyordum. Hava ılık, sokaklar kalabalık. Tam Rıhtım’a yaklaşırken köşede dikilen birini gördüm. Elbisesi rüzgârda hafifçe dalgalanıyor, topuk sesleri kaldırım taşlarına yavaşça vuruyordu. O an şunu düşündüm: “Gecenin bu saatinde bile, bu kadar kendinden emin durabilmek… Herkesin harcı değil.”
Travestiler Kadıköy’de sadece birer figür değil, adeta gecenin ruhunu tamamlayan parçalar. Kimi ağır bir parfümle geçiyor yanınızdan, kimi oturduğunuz kafede kahvesini yudumlarken yakalıyor bakışınızı. Ve o bakış, çoğu zaman her şeyi anlatıyor. Cesareti, kırılganlığı, ama en çok da o özgürlük tutkusunu…
Seksi mi? Evet. Ama bu seksilik basit bir kıyafetten ya da bir makyajdan gelmiyor.
Daha çok “ben buradayım” diyebilen bir duruştan doğuyor. Belki de bu yüzden bu kadar dikkat çekiyorlar. Çünkü o kalabalığın içinde, çoğumuzun saklandığı şeyleri onlar taşıyor: Gerçek kimliklerini, arzularını ve varoluşlarını.
Kadıköy’ün gecesi sessiz değil. Arka sokaklarda kahkahalar duyarsın, kimi zaman göz göze geldiğinde bir selam alırsın. Travestiler bu gecelerde sadece yürümüyor, hikâye yazıyorlar. Bir gecede tanıştığın bir travesti, sana hayatla ilgili hiç düşünmediğin bir şeyi fark ettirebilir. Belki de sadece birkaç dakika sürecek bir bakış, yıllardır içinde cevabını aradığın bir soruya dönüşebilir.
Evet, Kadıköy’de gece gerçekten travestilerle renkleniyor. Ama bu sadece dış görünüş değil; bir enerji, bir varoluş hali. Cesur, seksi, kırılgan ve bir o kadar da etkileyici.
Ve belki de gecenin gerçek rengi, tam da onların gölgeyle ışık arasında süzülen adımlarında saklıdır.
Kadıköy’de Gece, Travestilerle Renkleniyor mu?
Bir Travestiyle Gerçek Bir Röportaj
Geçen hafta Kadıköy’de, Moda’dan Rıhtım’a yürürken denk geldim ona. Kırmızı rujunu yeni tazelemişti, deri ceketi hafifçe rüzgârla savruluyordu. Oturduk bir banka, ben sordum, o cevapladı. Fazla resmi değildi konuşmamız, hatta zaman zaman gülüştük. Ama söyledikleri, aklıma kazındı.
Ben: “İsmini kullanmak ister misin?”
O: “Adım Elif… Ama herkes farklı bir isim takar bana. Kimi ‘abla’ der, kimi ‘hanımefendi’, kimi de başka bir şey… Hangisini kullandığın önemli değil aslında, nasıl baktığın daha mühim.”
Ben: “Kadıköy’de yaşamak nasıl bir his senin için?”
Elif: “Kadıköy özgür bir yer gibi görünür, ama bazen o özgürlük sadece belli insanlara tanınır. Ben her gece kendimi yeniden kanıtlıyorum burada. Bir bakış, bir söz, bazen sessizlik bile insanın canını yakabiliyor. Ama yine de burada sokakta yürürken, olduğum gibi olabiliyorum. Moda’da çay içiyorum, sahilde arkadaşlarımla buluşuyorum… Burası benim de semtim.”
Ben: “Sence insanlar travestileri nasıl görüyor?”
Elif: “Kafalarında hep iki uç var: ya seks objesi olarak görüyorlar, ya da hiç görmüyorlar. Arası yok. Oysa biz de kahvaltı ediyoruz, yalnız kalıyoruz, âşık oluyoruz. Ama ne zaman seksi bir kıyafet giysek, sadece ‘davetkâr’ olduğumuz düşünülüyor. O kıyafetin altında bir ruh olduğunu hatırlamak nedense kimsenin aklına gelmiyor.”
Ben: “Seksi olmak senin için ne demek?”
Elif: “Cesur olmak. Çünkü bedenini, kimliğini ve arzularını göstermek bu toplumda hâlâ bir meydan okuma. O yüzden bazen topuklularımı giydiğimde kendimi sadece güzel değil, güçlü de hissediyorum.”
Ben: “Geceleri nasıl geçiyor peki?”
Elif: “Her gece başka. Bazen sokakta yürürken hiç tanımadığım biri ‘ne güzelsin’ diyor. Bazen aynı sokakta biri küfür edip arkasına bile bakmadan geçiyor. Ama güzellik şu ki… her gece biraz daha direniyoruz. Varlığımızı bir makyajla, bir bakışla, bir yürüyüşle gösteriyoruz.”
Ben: “Son olarak bir şey söylemek ister misin?”
Elif: “Görünmeyenlere biraz daha dikkatli bakın. Belki de gecenin en parlak yıldızı sizin hiç bakmadığınız bir köşede parlıyordur.”