“Sadece var olmak yetmez. Görülmek, duyulmak, temsil edilmek gerekir.”
İstanbul’un belki de en özgür nefes alınan semtlerinden biri Kadıköy. Her köşe başında bir sanatçının sesi, bir aktivistin sözü, bir direnişin izi var. Renkli bayrakların gökyüzüne değdiği, gökkuşağının sadece bir simge değil; aynı zamanda bir hayat biçimi olduğu bu sokaklar, yıllardır LGBT+ topluluğunun sığınağı olmuş durumda.
Ama bu rengarenk çerçevenin içinde bir kesim var ki, hâlâ gerektiği kadar yer bulamıyor: Travesti bireyler.
Görünürlük Sorunu: “Buradayız ama posterlerde değiliz”
Kadıköy’de yıl boyunca birçok LGBT+ etkinliği düzenleniyor. Onur haftaları, yürüyüşler, film gösterimleri, forumlar, sergiler… Her biri çok değerli. Ancak çoğu zaman bu etkinliklerde travesti bireylerin temsiliyeti ya çok az, ya da tamamen göz ardı ediliyor.
Konuşmacılar arasında pek rastlamıyoruz onlara. Panellerde “trans” başlığı açıldığında genellikle akademik düzeyde kalınıyor. Oysa sokakta yaşayan, gece çalışan, günlük hayatta ayrımcılığı en yoğun hisseden grup genelde travestiler oluyor.
“Bizi ya temsil edin, ya da bizimle konuşun”
Travesti bireyler yalnızca sahne figürü, eğlence ögesi ya da marjinal bir karakter değil. Onlar bu toplumun canlı, dirençli, mücadele eden üyeleri. Ve çoğu zaman, LGBT+ hareketi içinde bile “fazla” ya da “aşırı” olarak görülüyorlar.
Oysa temsil dediğimiz şey, sadece varlığını yazıya dökmek değil. Mikrofonu uzatmak, yer vermek, birlikte üretmek demek. LGBT+ bayrağının altında herkesin evi varsa, travestiler de o evin salonunda olmalı – balkonunda değil.
Kadıköy’ün Gücü: Sokaktan Gelen Dayanışma
Yine de umut yok değil. Kadıköy’ün sokaklarında büyüyen yeni jenerasyon, daha duyarlı. Sosyal medya sayesinde sesler daha çok duyuluyor. Özellikle bağımsız sanatçı grupları, queer inisiyatifler, drag sahnesi, performans kolektifleri travesti bireyleri daha çok görünür kılmaya başladı.
Bu çabalar çok kıymetli. Çünkü değişim hep küçük adımlarla başlar. Bugün bir açık mikrofon etkinliğinde söylenen cümle, yarın bir yürüyüşte taşınan pankarta dönüşebilir.
Peki Ne Yapılmalı?
Etkinlik organizatörleri, travesti bireyleri aktif olarak sürece dahil etmeli.
Sadece “temsil edelim” diye değil, gerçekten söz vermek için çağrılmalılar.
Akademik değil, yaşanmış deneyimlere alan açılmalı.
Sahneye sadece eğlence için değil, ifade için de çıkabilmeliler.
Kadıköy LGBT+ etkinlikleri umut veriyor. Ama bu umudu daha eşit, daha katılımcı, daha adil bir temsiliyetle büyütmek mümkün.
Travesti bireyler sadece bir “harf” değil. Bir hayat, bir hikâye, bir mücadele… Ve bu mücadele, onlar sahnede konuşabildiğinde, pankartlarda göründüğünde, afişlerde yer bulduğunda gerçek anlamını bulacak.