Kırmızı bir lambanın altındayım.
Penceremin önüne asılmış, kimseye bir şey söylemeyen ama her şeyi anlatan bir ışık bu.
Ne “gel” diyor açık açık, ne de “git”…
Ama bu lambanın rengi, gecede yalnız olanlarla benim aramda gizli bir anlaşma gibi.
Ben buradayım. Görünmekle gizlenmek arasında, tam o çizgide…
Adımı sorma.
Çünkü burası İstanbul. Adınla değil, görünüşünle ya da cesaretinle hatırlanırsın.
“Travesti” diyorlar. Ama ben önce insanım.
Yorgun, kırılgan, çoğu zaman güçlüymüş gibi yapmak zorunda kalan bir insan.
Gündüz başka biriyim.
Kahvemi içen, sokağın köpeğine su koyan, markette alışveriş yaparken “kart mı nakit mi?” diye sorulan o sıradan biri.
Ama gece… Gece başka.
Topuklularımın sesi boş sokaklara karışıyor.
Kırmızı rujum, biraz isyan, biraz da kendimi yeniden hatırlama çabası.
Şişli bu konuda hem en güzel sahne hem en büyük sınav.
Burada yürürken aynı anda hem ayakta kalmak zorundasın, hem de başını öne eğmeden devam etmelisin.
Bazıları camdan bakıp sadece bakar, bazıları ise bakıp gerçekten görür.
Bense bazen hiçbir bakışı üzerime almadan sadece yürümek istiyorum.
Sadece yürümek.
Bu kırmızı lamba, aslında içimde yanan bir uyarı gibi.
Yaralanmış yerlerimi aydınlatıyor.
Ama hâlâ buradayım.
Ve her gece, aynaya bakarken sessizce kendi kendime tekrar ediyorum:
“Varım. Neysem oyum. Yaşamaya devam edeceğim.”
Soru: Kırmızı lamba senin için ne ifade ediyor?
Cevap: Güvenli bir alan gibi. Hem çağırıyor hem saklıyor. Dışarıya çok şey anlatıyor ama içeride hâlâ sırlar var. O ışığın altında biraz daha kendim olabiliyorum.
Soru: Şişli’de gece yürümek nasıl bir his?
Cevap: Bazen çok güçlü hissediyorum, bazen ise her adımda kırılıyorum. Bir bakış bile insanı delip geçebiliyor. Ama yine de yürümeye devam ediyorsun. Çünkü burası senin de şehrin.
Soru: En çok neyi özlüyorsun?
Cevap: Rahatça nefes almayı. Yargılanmadan, etiketlenmeden bir kafede oturabilmeyi. Birine “ben buradayım” demek zorunda kalmadan sadece var olmayı…
Soru: Kendini nasıl tanımlarsın?
Cevap: Ben sadece görünmek isteyen biri değilim. Anlaşılmak istiyorum. Bu şehirdeki bütün o karmaşaya rağmen içimde hâlâ umut var. Belki bir gün… belki gerçekten biri görür.