O akşam, Kadıköy’ün kalabalığında biraz heyecan, biraz da merak vardı içimde. Uzun zamandır aklımda dolaşan o “ilk buluşma” fikri nihayet gerçeğe dönüşüyordu. Kalabalık bir caddenin köşesinde göz göze geldiğimiz an, bütün sesler birden sustu sanki.
Yanıma yaklaştığında ilk fark ettiğim şey, özgüveniydi. Sanki yıllardır tanıyormuşuz gibi doğal bir tebessümle “merhaba” dedi. Benim kelimelerim boğazımda düğümlendi, ama o kadar rahat bir tavrı vardı ki, kısa sürede o gerginlik yerini tatlı bir sıcaklığa bıraktı.
Bir kafeye oturduk. İlk dakikalarda küçük sorularla birbirimizi yokladık. Ama sonra… Sohbet derinleşti. Hayatından, yaşadığı zorluklardan, ama aynı zamanda gülümseyerek anlattığı anılarından bahsetti. O kadar içtendi ki, anlattıkları bir itiraf havası taşıyordu. Sıradan bir buluşmadan çok, samimiyetin en çıplak haliydi sanki.
Bir ara gözlerim dalıp gitmiş olmalı ki bana gülerek,
“Beni ilk gördüğünde ne düşündün?” diye sordu.
O an kalbim hızlı çarptı. Doğrusu, içimden geçenleri saklamadım:
“Cesaretine hayran kaldım. Bu kadar özgür ve açık olabilmek bana büyük geliyor.”
Gülümsedi, başını hafifçe yana eğdi ve “İşte benim en büyük sırrım bu,” dedi. “Kendim olmaktan hiç vazgeçmedim.”
Gece ilerledikçe, buluşmanın başındaki tüm tedirginlik yerini sükse sayılabilecek itiraflara bıraktı. Kendi sırlarımı da paylaştım. Onun yanındayken saklamaya gerek yoktu. Sanki yıllardır tanıdığım bir dost, aynı zamanda beni en iyi anlayacak kişiyle karşı karşıyaydım.
O geceyi özel kılan şey; mekân, içilen kahve ya da atılan kahkahalar değildi. Özel olan, iki insanın birbirine açılması, hiç duyulmamış itirafların güvenle ortaya dökülmesiydi.
Ve ben o akşam şunu anladım: Kadıköy’ün kalabalığında bir buluşma, bazen insanın hayatına bambaşka bir pencere açabiliyor.
“İlk buluşma sizin için nasıl geçti?”
Soru: İlk buluşma her zaman heyecanlı olur. Sizinki nasıldı?
Cevap: Dürüst olayım, çok gerildim. Çünkü karşımdaki kişi merak ettiğim ama aynı zamanda hiç tanımadığım biriydi. İlk dakikalarda göz göze geldiğimizde, kalbim deli gibi çarpıyordu. Ama sonra… onun rahat tavırları beni de rahatlattı.
“En unutulmaz an hangisiydi?”
Soru: Peki, o buluşmada hafızanızda en çok yer eden an neydi?
Cevap: Masada otururken bana eğilip fısıldadığı o cümle… “Beni gerçekten merak ediyorsun, değil mi?” dediğinde yüzüm kızardı. Çünkü evet, sadece sohbet değil, dokunmak, hissetmek, daha fazlasını yaşamak istiyordum.
“İtiraflar kısmına gelelim.”
Soru: İkiniz arasında açığa çıkan en cesur itiraf neydi?
Cevap: Ona “Seni ilk gördüğümde dudaklarını öpmek istedim” dedim. Normalde söylemeye cesaret edemeyeceğim bir şeydi bu. Ama o an doğru hissettirdi. O da gülümsedi, “Bunu söylemen hoşuma gitti” diye cevapladı.
“Dokunuşlardan bahsetsek?”
Soru: İlk temasta nasıl bir his vardı?
Cevap: Masanın altında elime dokundu. Küçük ama çok şey anlatan bir hareketti. O anda tüm gürültü sustu, sadece o anın sıcaklığı kaldı. O temas, aslında bütün gecenin yönünü değiştirdi.
“Geceyi nasıl bitirdiniz?”
Soru: Sonra neler oldu?
Cevap: Çok detay vermeyeyim ama şöyle diyeyim: O buluşma sadece bir sohbet olarak kalmadı. Cesur itiraflar bizi birbirimize daha çok yaklaştırdı. Sabaha kadar paylaştığımız sırlar da, dokunuşlar da unutulmaz oldu.