İstanbul, sadece tarihiyle değil, özgün insanlarıyla da dikkat çeken bir şehir. Özellikle trans bireyler, son yıllarda hem sosyal medyada hem de sahnelerde güzellikleri, tarzları ve özgüvenleriyle daha görünür hale geldi. İşte İstanbul’da hem zarafetiyle hem de duruşuyla dikkat çeken 3 trans kadın fenomen — isim vermeden genel bir portre çiziyoruz:
1. Işıltısıyla Geceyi Aydınlatan Diva
Moda tutkunu, sahnelerde dansıyla büyüleyen bu isim, özellikle Nişantaşı ve Beyoğlu çevresinde hayran kitlesi edinmiş durumda. Kendine has makyaj stili ve ışıldayan enerjisiyle “güzellik tanımı”na yepyeni bir bakış katıyor.
2. Sadelikteki Zarafet: Şehrin Sessiz Gücü
Göz alıcı bir güzelliği estetikle değil doğallıkla yakalamış biri. Sessiz sakin tavrıyla tanınan bu isim, Cihangir’in arka sokaklarında kahve içerken bile dikkatleri üzerine çeker. Estetik sadeliği ve zarif gülümsemesiyle bir adım öne çıkıyor.
3. Güzellik ve Mizah Bir Arada: Şehrin Ruh Hâli
Hem güzelliğiyle büyülüyor hem de sosyal medyada yaptığı esprili paylaşımlarla yüzleri güldürüyor. Şişli çevresinde bir anda “ay bak kim geldi” dedirten karizması, şehre canlılık katan enerjisiyle unutulmazlardan biri hâline gelmiş durumda.
Güzellik sadece dış görünüş değil; cesaret, tarz, zeka ve duruşun birleşimidir. İstanbul’daki trans bireyler de tam olarak bunu yansıtıyor. Onlar sadece “güzel” değil, aynı zamanda güçlü, yaratıcı ve kendi yolunu çizen bireyler. Saygıyla, hayranlıkla…
Mekan: Nişantaşı’nda retro bir kafe
Konuklar: Aysu (Gece Kraliçesi), Melis (Doğal Güzellik), Şebnem (Mizahın ve Eyeliner’ın Tanrıçası)
Soru: “Hoş geldiniz hanımlar! Öncelikle, İstanbul’da bu kadar göz önünde olmak nasıl bir his?”
Aysu: “Tatlım göz önünde olmak kolay iş değil. Şişli’de topuklularla yürümek bile başlı başına olimpik bir spor! Ama alıştım, artık kaldırımlar bile beni tanıyor.”
Melis: “Ben biraz daha sessizim biliyorsun, ama göz önünde olmamak mümkün mü? Doğallık bazen en büyük dikkat çekici şey oluyor. Ama ben o ilgiyi kahveme katık yapıyorum.”
Şebnem: “Ben zaten dikkat çekmemek için uğraşsam da olmuyor. Geçen gün eyeliner’ı yamuk çektim, yine story’lerdeydim. Neymiş? ‘Şebnem bile hata yapabiliyormuş.’ Yahu ben de insanım be!”
Soru: “Güzellik sırlarınız neler? Ciddi ciddi, cilt mi, ışıltı mı, ruh mu?”
Aysu: “Cilt bakımı+ışık açısı+moralsizlikle savaş! Ayrıca iyi bir filtre şart ama en önemlisi: kendini aynada öpmeden evden çıkmamak.”
Melis: “Ben sade bir güldürüm. Güzellik doğada gizlidir, mesela ben yüz maskemi yoğurtla yaparım, hem ucuz hem ferahlatıcı.”
Şebnem: “Ben ruhumu parfümle yıkayıp dışarı çıkıyorum. Bir de kaşlarımı aldığım gün kimse bana laf edemez.”
Soru: “Sizce İstanbul’da trans birey olarak yaşamak nasıl?”
Aysu: “Hem aşk, hem savaş… Bazen sahne gibi, alkış var ama kuliste gözyaşı da oluyor. Ama biz güçlüyüz, taş gibi hem de stiletto gibi taş!”
Melis: “Ben çoğu zaman göz temasına bile girmem. İnsanların bakışları bazen can yakıyor. Ama sonra dönüp kendi aynama bakıyorum ve diyorum ki, ‘iyi ki böyleyim’.”
Şebnem: “İstanbul bir gün seni kucaklar, bir gün omzuna çanta fırlatır. Ben de her gün yeni taktik geliştiriyorum. Hayat PUBG gibi ama rujum hiç bozulmaz.”
Soru: “Son olarak, sizi tanımayanlara ne söylemek istersiniz?”
Aysu: “Önyargılarınızı çantasına koyup biraz gezintiye çıkın. Belki geri dönmez.”
Melis: “Bizi yargılamadan önce bir günümüzü yaşayın, sonra konuşalım. Ama kahvemi sade seviyorum, aklınızda olsun.”
Şebnem: “Bizi tanımak isteyen gelsin, ama önce ayakkabılarını çıkarıp egosunu kapıda bıraksın!”
Editör Notu:
Güzellikleri dışarıda değil, sözlerinde, duruşlarında, kahkahalarında. Bu üç kadın sadece İstanbul’un değil, cesaretin, neşenin ve görünür olmanın da simgesi. Röportaj bitti ama onların hikâyesi devam ediyor. Bir dahaki buluşmada belki eyeliner yarışması yaparız, kim bilir?