Bir Günlüğüne Kadıköy Travesti Hayatına Tanıklık Etmek

Gözlem, sohbet ve biraz da cesaretle bir güne sığan gerçek hikayeler…

Kadıköy. İstanbul’un asi çocuğu. Renkli duvarları, ikinci el kitap kokan sokakları, sokak müzisyenleri, kahkahaları… Ama her semtin anlattığı bir başka hikâye vardır ya hani; Kadıköy’ün bir de görmezden gelinen, ama aslında orada hep var olan bir sesi var: travesti bireylerin sesi.

Bir günlüğüne onların hayatına yakından bakmak istedim. Dışarıdan bakan biri olarak değil, sadece anlamaya çalışan biri olarak.

Sabah: Göz Kontağı ve Sessiz Selamlar
Kadıköy Rıhtım’da sabah kahvemi alıp Moda’ya doğru yürürken tanıştım Ece ile. Onu daha önce birkaç kez görmüştüm, giyimiyle, bakışıyla dikkat çekerdi. O gün cesaretimi topladım ve “merhaba” dedim. Gülümsedi, “herkes bakıyor ama kimse selam vermiyor” dedi.

Ece makyajını hep sabah 7’de yaparmış. “Sadece kendim için,” dedi. “Sokağa çıktığımda savaş başlıyor çünkü. Hazır olmam gerek.”

Öğle: Bir Bardak Çay, Bir Yığın Hikaye
Ece’nin birkaç arkadaşıyla tanıştım. Bahariye’de bir kafede oturduk. İçlerinden biri, Duygu, travesti olduğu için ailesi tarafından evden atıldığını anlattı. 18 yaşında, koca İstanbul’da yalnız kalmış. “Ama Kadıköy sarıyor insanı,” dedi. “Yargılamıyor, sahip çıkmasa da en azından nefes aldırıyor.”

Konuşmalar ilerledikçe, aslında günlük hayatlarında nasıl görünmez kılındıklarını fark ettim. Bir iş başvurusunda adlarını duyduklarında bile karşı tarafın suratının nasıl değiştiğini anlattılar.

Akşam: Sahne Işıkları Altında
Gece yaklaştığında, bir barın arka odasında hazırlık yapan travesti bir drag performans sanatçısının yanındaydım. Sadece sahneye çıkmak için değil, hayatta kalmak için makyaj yapıyordu adeta.
“Ben bu kimlikle varım. Başkası gibi davranamam,” dedi.

Sahneye çıktığında gözler büyüdü, alkışlar yükseldi. Ama sahne bittiğinde yine yalnızlık, yine aynı mahalle… Herkesin eve döndüğü ama kimsenin seni eve davet etmediği o saatler.

Gecenin Sessizliği: Dönüş Yolunda
Gece yarısı Moda sokaklarında yürürken Ece’nin sözleri aklımdaydı:

“Biz sadece var olmak istiyoruz. Ne fazla ne eksik. Senin gibi, onun gibi, herkes gibi…”

Kadıköy’de bir gün, birinin gerçeğiyle göz göze gelmek için yeterli olabiliyor.
O gün öğrendim ki; bir gün bile olsa yargılamadan dinlemek, kalıpları sorgulatmaya yetiyor.

Kadıköy travestilerinin hikayesi aslında bizim de hikayemiz. Farklılıklarımızla değil, birbirimize dokunmayı başardığımız anlarla güçlüyüz. Onları izlemek değil, onlarla birlikte yürümek gerek.

Röportaj: Kadıköy, İstanbul

Kadıköy sokaklarında tanıştım onunla. Sessiz bir gülümseme, güvenli bir mesafe ve sonunda gelen birkaç kelime… Sohbet kısa sürede derinleşti. Anlatmak istiyordu, çünkü biri gerçekten dinlemek istemişti.

“Dışarı çıkarken zırhımı kuşanmak zorundayım”
“Sabah kalktığımda ilk yaptığım şey yüzümü yıkamak değil, nasıl görüneceğimi düşünmek oluyor. Sadece güzel görünmek için değil; korunmak için, yargılanmamak için, sokakta daha az dikkat çekmek için. Her şey bir çeşit hazırlık. Kimse sabah nasıl giyineceğini bu kadar hesaplamak zorunda olmamalı.”

“Kadıköy, biraz nefes aldırıyor”
“Burası başka bir dünya gibi. Herkes kendi halinde, herkes bir şekilde farklı. Bu farklılıkların arasında bizim de var olma şansımız oluyor. Tabii ki burada da zorluklar var ama en azından sokakta yürürken göz göze geldiğim biri beni tehdit gibi görmüyor.”

“Sokakta yürümek cesaret işi hâlâ”
“Geceleri yalnız yürümem. Hele ki makyaj yaptıysam… Bazen sadece bir bakış, bazen bir fısıltı, bazen apaçık bir küfür. İnsan bir süre sonra refleks geliştiriyor. Hangi sokaktan geçilir, hangi saatte çıkılır, kimlerle durulmaz… Bunları yaşamak normal değil ama bizim için gündelik.”

“Aileyle ilişkiler karmaşık”
“Bazıları kabullenemiyor. Bazıları da ‘sessizce kabul etmiş gibi yapıyor’. Ama adımı söylememeleri, varlığımı tanımamaları bazen kelimelerden daha çok can yakıyor. Bu yüzden artık kendi ailemi kendim kuruyorum. Dostluklardan, sokaklardan, sahneden oluşan bir aile bu.”

“Sahneye çıktığımda insanlar beni değil, sadece performansımı izliyor”
“Sahne… başka bir dünya. Orada beni alkışlıyorlar, gülümsüyorlar, bağırıyorlar. Ama perde kapanınca yine aynı dünya başlıyor. Yine korku, yine yargı, yine yalnızlık. Bir gecede iki ayrı hayat yaşıyoruz biz aslında.”

“En büyük hayal?”
“Korkmadan yaşamak. Sokağa çıktığımda arkamı dönüp bakma ihtiyacı hissetmemek. Gerçek bir evde, gerçek bir isimle yaşamak. Herkesin sahip olduğu, ama bizim için hâlâ ‘ayrıcalık’ gibi görülen basit bir hayat.”

Röportajın Ardından
Bu söyleşi bir şey öğretti: Travesti olmak, sadece bir kimlik değil; bir mücadele, bir varoluş şekli.
Günlük hayatın sıradanlığı içinde, birilerinin her sabah hayatta kalmayı planlayarak uyanması, hepimizi düşündürmeli. Görmezden gelmek kolay, ama dinlemek cesaret ister. Ve bazen sadece dinlemek bile yeter.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir