Bir Bankta Başlayan Dolu Hikâye Şişli’de Geceye Dair

O bank boştu aslında. Diğerlerinden farksız, eskimiş, biraz da soğuk bir Şişli akşamına bakıyordu sessizce. Ama o gece, sıradan görünen o bank, iki yabancının hayatına ince bir çizgi çekti.

Gecenin içine gömülmüş Şişli, her zamanki gibi kalabalıktı. Araba sesleri, durmadan konuşan insanlar, arka sokaklardan gelen hafif müzik uğultusu… Hepsi birbirine karışıyor, ama kimse kimseyi gerçekten duymuyordu. İşte böyle bir gecede, o bankta oturan biri vardı. Yalnız. Ne sokaktaki kalabalığa dâhildi ne de tamamen dışındaydı.

Oturduğu yerden sigarasını içerken etrafa bakıyordu. Bir şey beklemiyordu belki ama içten içe, bir şeylerin değişmesini istiyordu. Sonra bir ses geldi; “Boş mu burası?”
Kısa bir bakış, başını salladı. “Oturabilirsin.”

İşte böyle başladı hikâye.

Ne tanışma sözcükleri döküldü ağızlardan, ne klasik merhabalar. Her şey biraz gecenin yorgunluğuyla, biraz da kalbin sessizliğiyle konuşuldu. Saat ilerledikçe kelimeler çoğaldı. Dertler ortaya döküldü, kahkahalar araya karıştı. Biri hayatı boyunca yargılanmış, diğeri hayatı boyunca kaçmıştı. O bankta ilk defa ikisi de durdu.

Şişli’nin gece yüzü çoğu zaman göründüğünden farklıdır. Bir sokak lambasının altında iç döken bir adam görebilirsiniz ya da bir kaldırım kenarında sessizce ağlayan bir kadın… Ama o gece o bankta, ikisi de sadece kendisi gibiydi. Ne saklandı, ne rol yaptı.

Gece serinledi, ama o bankın üstü sıcaktı. Çünkü orada, uzun zamandır kimsenin duymadığı cümleler vardı:
“Ben seni yargılamıyorum.”
“Ben sadece biriyle dürüstçe konuşmak istedim.”
“Senin gibi düşünen birini çok az gördüm.”

Sabaha karşı, hava hafiften aydınlanırken kalktılar o banktan. Vedalaşmadılar bile. Göz göze geldiler. Bu, çoğu zaman bir gecelik bir rastlantı gibi görünürdü dışarıdan. Ama her ikisi de biliyordu, bu sadece “bir gece” değildi.

Çünkü bazı hikâyeler sabah unutulmaz. Hele bir banka yaslanıp da kendinle yüzleştiysen, hele biri ilk kez seni olduğu gibi görüp kabul ettiyse… İşte o zaman Şişli’nin gece yüzü, sana bambaşka bir şehrin kapısını aralar.

Bir bankta başladı her şey. Belki de en dolu hikâyeler, en sade yerlerde yazılır.

Şişli’de Bir Travestiyle Söyleşi

 

Onunla ilk olarak Şişli’deki bir ara sokakta karşılaştım. Kırmızı ojeleri dikkat çekiyordu ama bakışları çok sakindi. Gülümsemedi, kaçınmadı da. Sadece olduğun gibi yaklaşman yeterliydi. Birkaç gün sonra, onun yaşadığı apartmanın arka bahçesinde buluştuk. Elinde kahvesi vardı, konuşmaya hazırdı.

— Kendini nasıl tanımlarsın?

Beni tanımlamak kolay değil, ama ben önce kadınım, sonra sokakta hayatta kalmaya çalışan biriyim. Adım Elif. Travestiyim evet, ama bu kelimeyi insanlar korku ya da alayla söylüyor. Ben söylemekten çekinmiyorum. Çünkü her harfinin altında bir savaş var.

— Şişli’de yaşamak nasıl senin için?

Şişli, İstanbul’un hem kucaklayan hem de boğan yüzü. Burada bazen biri sana “Canım” diye sesleniyor, sonra sokakta yürürken başka biri arkanı dönüp hakaret edebiliyor. Şişli’de yaşamak, her gün ‘bugün bana ne olacak acaba’ diye uyanmak demek. Ama yine de burada kalıyorum, çünkü başka hiçbir yerde bu kadar görünmez ama bir o kadar da göz önünde hissedemem.

— Gündüzler mi, geceler mi daha senin?

Kesinlikle geceler. Gecede bir örtü var. İnsanların yüzleri daha az keskin oluyor, yargılar biraz daha flu. Gecede yürürken yalnızım ama daha özgürüm. Gündüzleri insanlar sana öyle bir bakıyor ki, sırf bakışlarıyla soyutluyor seni. Ama gece… Gece biraz bana ait.

— Ailen?

Benim ailem hâlâ beni “o eski ismimle” anıyor. Görüşmüyoruz. Onlar beni kaybettiklerini sanıyorlar ama aslında ben kendimi orada kaybetmiştim. Şimdi buldum. Hem zor hem güçlü bir yoldu bu. Ama kendi adımı koyduğum günden beri nefes almaya başladım.

— Peki, aşk?

Aşk… Güzel bir kelime ama biz bu kelimeyle çok incindik. Bir bakış, bir mesaj, bir gece ve sonra hiçlik. Bizi seven çoğu kişi aslında bizi değil, gizliliği seviyor. Gerçek aşka rastlamak zor. Ama yine de inanıyorum. Belki bir gün biri sadece beni sever. Maskesiz, korkusuz, gösterişsiz…

— Sana en çok ne iyi geliyor?

Sessizlik. Gece 3’te, herkes uyurken, Moda Sahili’ne yürüyüp oturmak. Bir sigara, belki bir müzik. Kimse yokken dünyaya biraz daha fazla ait hissediyorum kendimi.

— Son olarak ne söylemek istersin?

Herkesin kendi mücadelesi var. Ama bizim mücadelemiz çoğu zaman yok sayılıyor. Sadece yaşamak istiyoruz. Yargılanmadan, kovulmadan, incinmeden… Benim tek isteğim bu: Sadece insan gibi yaşamak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir