Ben de Bir Şişli Travestisiyim” Diyenlerin Kırılgan Hikayesi

Her şeyin hızla aktığı bir şehirde, bazen kimliğini korumak bile başlı başına bir mücadele. İstanbul’un kalbinde, kalabalığın tam ortasında ama bir o kadar da kenarında… Şişli’de yaşayan travesti bireylerin hayatı işte böyle bir denge. Görünmeden var olmak ile görünerek yok sayılmak arasında bir çizgi.

“Ben de bir Şişli travestisiyim,” diyenlerin sesinde biraz yorgunluk, biraz isyan ama en çok da dayanıklılık var. Kolay kazanılmamış bir kabullenmişlik. Belki içlerinden değil ama dışlarından öyle görünüyor.

Gündüzün Gölgesi, Gecenin Cesareti

Şişli sabah saatlerinde diğer semtlerden farksız görünür. İnsanlar işe gider, kahveler alınır, kaldırımda telaşlı adımlar yankılanır. Ama bazıları için bu saatler tehlikeli, sessiz ve sıkışıktır. Çünkü her şey fazladır: bakışlar, sorular, suskunluklar.

Gece ise başka bir şey başlar. Gölge biraz perde olur, makyaj biraz zırh. Caddelerde adımlar özgürleşir gibi olur ama hep tetikte. “Bugün başıma bir şey gelmez umarım,” düşüncesi hiç tam olarak çıkmaz akıldan. Özgürlük, tam değil. Ama yine de, o kısa gecelerde biraz nefes alınır.

Aynaya Bakmak

Şişli’de bir evde, loş ışıkta aynanın karşısında duran biri düşün. Saçlarını yapıyor, dudaklarına ruj sürüyor. Aynaya bakarken sadece bir yüz değil, yılların yükünü taşıyan bir hikâye görüyor. “Bugün ben kimim?” sorusu kafasında dönüyor. Çünkü bazen kim olduğunu değil, kim olmana izin verildiğini yaşarsın.

Ama yine de aynadan gözünü kaçırmıyor. Çünkü yaşamak, kabullenilmemekle değil, kendini kabullenmekle başlıyor. Ve işte tam o anda, sesli ya da sessiz bir cümle dökülüyor:
“Ben de bir Şişli travestisiyim.”

Dostluklar, Düşmanlıklar, Ve Aradaki Her Şey

Travesti bireylerin Şişli’de kurduğu dostluklar farklıdır. Sözsüz bir dayanışma vardır. Aynı kaldırımdan geçerken bir bakış, bir selam… Her şey bir işarettir: “Yalnız değilsin.”
Ama bazen bu selamı duymak bile lüks olur. Çünkü düşmanlık açık açık yapılmaz; görmezden gelinerek, susturularak, dışarıda bırakılarak yapılır.
Ama yine de, yine de… bazı akşamlar, aynı çay bardağının buharında birlikte ısınmak yeter.

“Kırılgan” Deniyor, Doğru mu?
Evet. Kırılganız. Çünkü çok şey gördük. Çünkü sevildiğimiz kadar reddedildik. Çünkü bir cümlemizin bile yanlış anlaşılması bizi tehlikeye atabilir. Ama kırılganlık zayıflık değil. Aksine, o kırılganlık sayesinde hâlâ buradayız. Ve bazen sadece adımızı söyleyebilmek bile başlı başına bir devrim gibi geliyor.

🎤 Kapanışta Küçük Bir Ses
“Ben de bir Şişli travestisiyim,” dediğinde, bunu sadece kimliğini tarif etmek için söylemiyorsun aslında.
Bir duruş bu. Bir hatırlatma. Hem kendine, hem de dünyaya.
Kırılmış olsak da, hâlâ buradayız.
Görünmesek de, yaşıyoruz.
Ve bazen, sadece yaşamak bile başlı başına bir zaferdir.

Alev (32), Şişli’de yaşıyor:
Merhaba… Adım Alev. 32 yaşındayım. 14 yıldır İstanbul’dayım ama son 8 yıldır Şişli’deyim. Kimliğimi gizlemeden yaşayabildiğim tek yer burası oldu diyebilirim. En azından kısmen.

Muhabir: “Ben de bir Şişli travestisiyim” dediğin ilk anı hatırlıyor musun?

Alev:
Evet. Çok iyi hatırlıyorum. Bir gece arkadaşlarımla birlikte Harbiye’de yürüyorduk. Güldük, eğlendik, sonra biri dönüp bize laf attı. Herkes sustu. Ama ben dönüp şöyle dedim: “Evet, ben de bir Şişli travestisiyim. Sana mı kaldı bu hayatta herkesin kim olduğunu ölçmek?”
Korkarak söyledim ama içimden bir yük kalktı. Çünkü o an kendimden utanmadım. Hatta biraz da gurur duydum.

Muhabir: Şişli senin için ne ifade ediyor?

Alev:
Açık söyleyeyim: burası mükemmel değil. Ama yine de başka semtlerde yaşadığım dışlanma, aşağılanma burada daha az. İnsanlar biraz daha alışkın, biraz daha “bırak yaşasınlar” havasında. Bu bile yetiyor bazen.
Şişli sokaklarında yürürken bazen göz göze geliyorum birileriyle. O bakışta hâlâ yargı var, ama en azından “bakarak vurmak” yok.
Ben burada görünmez değilim, ama göz önünde olmak zorunda da değilim. Bu denge bana iyi geliyor.

Muhabir: Günlük hayatında seni en çok yoran şey ne?

Alev:
Bak mesela… Marketten ekmek almak bile bazen gerginlik sebebi oluyor. Kasadaki görevli bakıyor, duraksıyor. Sıradaki biri bir şey söylüyor, ya da sessiz kalıyor. Ama o sessizlik bile bazen tokat gibi.
Yani kimliğimle var olmak günlük değil, sürekli bir mücadele hâlinde. Her sabah kalktığımda “bugün ne olacak” endişesiyle yaşıyorum.

Muhabir: Peki hiç mutlu hissettiğin bir an?

Alev:
Geçen yaz. Küçük bir kafede oturuyordum. Bir kadın yanıma yaklaştı. “Seni her gün buradan geçerken görüyorum, ne kadar güzel giyiniyorsun” dedi. Bu kadar. Sadece bu. Ama bana öyle iyi geldi ki… Görülmek değil, anlaşılmak gibiydi. Ve o gün ben gerçekten güzeldim. İlk defa içimden “Evet Alev, sen varsın” dedim.

Muhabir: Bugün buradan sana bakan birine ne söylemek istersin?

Alev:
Sadece bakma. Gör. İnsan olduğumu hatırla. Belki çok şey yaşamış, belki bazen yalnız, belki inatla ayakta kalan biriyim. Ama en azından saygıyı hak ediyorum.
Kimliğime alışmak zorunda değilsin, ama beni ezmeden de yaşayabilirsin. Çünkü ben zaten ezile ezile bu hâle geldim.
Bugün hâlâ gülümsüyorsam, bu çoktan savaştığımı gösteriyor.

Çok Önemli Not:
Alev’in hikâyesi, Şişli’de yaşayan yüzlerce travesti bireyin sesi olabilir. Her biri başka bir hayattan, başka bir mücadeleden geçse de, ortak noktaları şu:
Görünmez değil, gerçekler. Ve bazen bir tebessüm, bir “iyi akşamlar” bile onlar için yeterli olabiliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir